6.24.2014

EN İDEAL YÖNETİCİLER:AKILLI TEMBELLER!

KİMİ SEÇERSİNİZ?
Diyelim ki, bir şirketinizi var ve siz de buraya bir yönetici atayacaksınız. Peki, nasıl bir yönetici atamayı düşünüyorsunuz? Aradığınız kişilerde istediğiniz başarılı olma kriterleri neler olmalı? Peki tecrübeleriniz bu konuda size neler söylüyor? Akademik çalışmalar ve bilim dünyası yaptığı araştırmalarda ne gibi sonuçlara ulaşıyor?
İşte bu sorulara vereceğiniz yanıt aslında şirketinizin başarısını yakından ilgilendiren en önemli hamle olacaktır. İş dünyasına baktığınızda hiç bir bilgisayar hatasından, ya da bir makine hatasından dolayı işletmelerin battığını ya da çıkmaza girdiğini gördünüz mü? İster günümüz iş yaşamına bakınız, isterseniz geçmiş zamana, her sorununu  kaynağında; mutlaka “insan”ı görürsünüz. Kaldı ki, Habil ile Kabili’in varoluşundan bu yana ne acıdır ki tüm sorunların kökeninde hep bu insan denen organizma vardır.
Koskoca Yunan uygarlığının Truva’ya saldırması da yine bir insan nedeniyle Truva’lı Paris nedeniyle olmadı mı? Peki, ya “batamayacak kadar büyük” damgası vurulan “Titanic” kimin yüzünden battı?
Neyse konumuzu fazla dağıtmadan gelelim kaldığımız yere ve yönetici seçimi meselesine. Aşağıda bir grafik görmektesiniz. Bu grafiğe göre siz hangi karedeki yöneticiyi şirketinize seçerdiniz ve neden? Biraz düşünün bakalım. İşte grafik…
 PANO
 Yurt dışında yapılan bir çalışma bu aslında. Gördüğünüz gibi dört farklı yapıda yönetici gerçek hayatta yer almakta. Bunlar;
Çalışkan ve akıllılar-1.kare
Çalışkan ve aptallar-2.kare
Akıllı ve tembeller-3.kare
Aptal ve tembeller-4.kare
Wallcate.com - Working day – People Wallpaper (56) - Kopya
Gerçek yaşamda pek çoğumuz hemen birinci kareye mahsus olan bölümdeki yöneticileri ve idarecileri seçme telaşı ve eğilimindeyiz. Sanırım  bu satırları okuyan sizlerde dört kareyi incelediğinizde birinci kareyi mantıklı ve makul bulmuşsunuzdur. İşte zurnanın zırt dediği yerde zaten burası gibi görünmekte. Kaldı ki, çoğu işadamı ya da kadını en sık hatayı burada yapıyor. İşi yapmak, akıllı olmak ve çalışkanlıkla “yöneticilik” aynı şeyler gibi geliyor çoğu insana. Oysa işi yapmakla yöneticilik yapmak aynı şeyler değil. Ne yazık ki, günümüzde kurumsal şirketler dahil piyasanın çoğunda bu çağdışı ve işe yaramayan hatlı görüş hakim.
Peki, yönetici seçimi nasıl olmalı?
Ya da iyi çalışan ile iyi yöneticiyi nasıl seçeceğiz? Her ikisinde de aynı testleri, mülakat süreçlerini ve yollarını denemeye devam mı edeceğiz? Yoksa farklı bir yol ya da metodoloji mi izlenmeli? İşte bu sorulara verilecek doğru yanıtlar işletmelerin devamlılık ve diğer nesillere intikali hakkında çok belirleyici olacaktır.
Batı’da yapılan çalışmalarda gördüğüm iyi personel ile yönetici seçimlerinin tamamen birbirinden farklı yol ve yöntemlerle yapıldığı gerçeğidir. Bu makalede konumuz yönetici seçimi olduğuna göre gelin isterseniz yukarıdaki karelerden hangisinin yöneticilik için yarar sağlayacağını söyleyerek işe başlayalım. Halihazırdaki işleyişin 1.kare şeklinde olduğunu daha önceki satırlarda söylemiştik. Oysa yapılan çalışmalarda ortaya çıkan sonuç en iyi yöneticinin 3.karede kendisini gösteren “akıllı-tembel”ler olduğunu ortaya koymaktadır. Bazılarınıza bu sonucun hiç de mantıklı gelmediğini görür gibiyim, lakin aşağıda yapacağım açıklamalardan sonra belki fikriniz değişebilir. Haydi gelin şimdi bu tezi ele alalım bakalım:
Wallcate.com - Working day – People Wallpaper (58)
Akıllı-tembeller:
Bu karede bulunan kişilerin en önemli özelliği yönetmek ve işleri diğerlerine “delege” etmektir. Haliyle akıllıca düşünerek işleri planlar ve diğerlerine nasıl ve ne şekilde yapacakları konusunda yol ve yöntem gösterirler. Yani karnı aç olanlara balık vermez; balık tutmayı öğretirler tıpkı Çin özdeyişinde olduğu gibi.
Bir başka bakış açısıyla bu grupta olanlar; doğuştan yönetme, planlama ve delegasyon odaklı bireylerdir. Onlar enerji ve emeklerini iş yaptırmaya odaklanmışlardır. Ancak başkalarına yaptırdıkları zaman mutlu olurlar. Oysa herkesin peşinde koştuğu ve beğendiği 1.karede olanlar delege etmekten ziyade kendileri yapmak ve daha çok kendi egolarını tatmin üzerine odaklanmış kimselerden oluşurlar. Ülkemizde satış ve pazarlama sektöründe yapılan en bariz hatalardan birisi işte budur. Nedense satış ve pazarlamada en çok satan çalışanlar bu başarılarından dolayı hemen yönetici yapılırlar. Böylece şirket kendi ayağına kendisi sıkmış olur. Neden mi?
  1. Hem çok iyi satan, yani altın yumurtlayan tavuğu keser.
  2. Hem de satış yapan kişinin aynı zamanda ekip ya da takımı yönetebileceğini düşünerek dramatik ve tarihi bir yanılgıya düşer.
İşte en sık yapılan hatanın iki basit ancak bir o kadar önemli nedeni.
Konuyu daha fazla uzatmak istemediğim için burada kesiyorum. İster 1.kareyi seçin isterseniz 3.kareyi. Karar sizin… Zaten bizim işadamı ve kadınlarımızı doğuştan Oxford mezunu oldukları için her ne olursa olsun kendi bildiklerini yaparlar. O nedenle de şirket yaşama yaşı 12 yıla kadar düşer benim her şeyi bilen ama bir o kadar da hiçbir şey bilmeyen ülkemde.
Bu arada unutmadan söyleyeyim bir de kervan hadisesi vardır iş dünyasında herkes tarafından kayıtsız ve şartsız bilinen; uygulanan.
Ne mi?
Kervan yolda düzülür.
Levent ŞAHİN
Eğitimci/Yazar
(emeği paylaşırken kime ait olduğunu yazarsak ve bu saygıyı herkese gösterirsek, aynı saygıyı bizler de görebiliriz)

Her derde deva İK...



Bundan sonra kendi araştırmalarım ve yazılarım dışında, beğendiğim ve tavsiye etmek istediğim makaleleri de sizlerle paylaşacağım.

Bu sayfayı takip etmenizi tavsiye ederim, http://saygigunenc.com/?p=3920

İnsan Kaynakları ne yapar?
Sizce kaç kişi biliyor bunu? Benim fikrim profesyonel çalışmalar yapan, kurumsal firmaların dışında hiç kimsenin bilmediği yönünde.Çünkü “Psikolojik Danışmanlık”, “Halkla İlişkiler”, “Müşteri İlişkileri”, “Personelcilik” ve İK süreçlerinin arasında kalan bütün işleri yapıyoruz biz. İşte tanımımız “Her derde deva İK”
Aslında şu da bir gerçek: Hangi şirkette çalışıyorsanız, o şirketin yapısına ve işleyişine adapte olmak zorunda kalıyorsunuz. Esnek davranmazsanız kırılmalar yaşanabiliyor, hem işe hem de bireysel mutluluğunuza yansıyor. Bunu bilen biz İK profesyonelleri  “eğer İK uyum sağlayamazsa diğer çalışanlardan nasıl bunu bekler?” mantığıyla iş yelpazemizi genişletiyoruz. Sonra bir de bakmışız ki; görev tanımı değişmiş. Kendinizi farkı bir işi yaparken bulmuşsunuz. Ama siz İK departmanısınız. İletişim sizin uzmanlık alanınız. İletişimin kenarından geçen her iş üstünüzde kalabilir. Üstelik öyle bir yerdesiniz ki; yapamama ihtimaliniz, başarısız olma ihtimaliniz yok. Yakışmaz…
-Çalışan açısından bakarak şirket yöneticileri/sahibi arasında dengeyi kurmalı,
-Beş bilinmeyenli denklem bile olsa, sorunları çözmeli,
-Şirket genel müdürünün halledemediği konuları bile sihirli değnekle bir dokunuşta halletmeli,
-Çalışanların sıkıntılarını, sorunlarını dinlemeli, yol göstermeli,
-Hele hizmet sektöründeyseniz gelen müşteri şikayetlerini dinlemeli, (Eee İK bu, işi dinlemek. Tıpkı bilgisayar yazılım uzmanının, cep telefonun tamirinden de anlamasını beklemek gibi bir şey, kaldı ki kaç kere şahit oldum. Konuşan herkes dinlenecek.)
-Mülakatta, bir bakışta turnayı gözünden vurmalı. En başarılı adayı seçmeli ve asla sorun çıkmasına izin vermemeli.
-Oryantasyonu yaparken, aslında çalışanı bir saraya geldiğine ikna etmeli.
-Performans mı dediniz? Oooo tarafsız, bilimsel, geri bildirimi sağlıklı, çok güzel bir sistem kurulmuş yüzde yüz uygulanıyordur zaten,
-Personel işten mi çıkıyor? Ah bu kötü İKcılar… Hep onlar yüzünden işten çıkışlar oluyor yoksa şirket yönetimiyle ilgisi bile yok. Karşınızdaki kişinin muhtemelen psikolojisi bozuk oluyor hadi bakalım aslında çıkış yapmıyor sanki bir ödül veriyormuşsunuz gibi tamamlayın şu süreci. Böyle bir durumda bile mutlu olsun insanlar.
58856549 (8)
Toplantılar, ücret çalışmaları, eğitim planlamaları, sunumlar, etkinlikler, motivasyon çalışmaları, puantajlar, işe alım/çıkış işlemleri, kalite yönetim sistemleri çalışmaları, sayamadığım bir sürü görevleri (değerli meslektaşlarımın sohbet sırasında söyledikleri yazamadığım bir sürü ilave görevlerde mevcut) hakkıyla yapıp, bir de sıradan bir çalışan gibi beklentileri yerine getirmek gerekiyor. Zamanı iyi planlamak, istatistiksel çalışmalar yaparak veri sunmak, toplantılar yapmak, düzenlemeler yapmak, proseslerin sağlıklı yürümesini sağlamak, ekip yönetmek/yer almak, tanıtımlar, sunumlar…
 Profesyonellik mi? Biraz kaybetmiş olabiliriz, gören varsa söylesin…
Bir çok işletmede uygulanan “her derde deva İK” modeli…Doğru bir model mi? Sözü size bırakıyorum…